Ana içeriğe atla

Hafıza Kırıntıları - 2

- Bilimsel konular tartışılırken siyasetçilere susmak düşer, zira çoğunluk ve iktidar hakikat ölçütü değildir. (Dücane Cundioğlu) Bu konuda ayrıca "Kitlelerin Bilgeliği" kitabı okunabilir.

- Mahfi Eğilmez Hoca akademik duruşu ile çok takdir ettiğim bir akdemisyendir. Onun güzel bir sözü : "Düşünce özgürlüğünü konuşabilmek için öncelikle düşünce sahibi olmak gerekir."

- İsmail Küçükkaya çoğu zaman "aşırı romantik" bulduğum bir gazeteci ancak sözü güzel. "Herşey Mesafe ayarına bağlıdır." Hayatta da karşıda, tarafta ve arafta duruşumuzun özelliğini de "Mesafe Ayarı" belirler. İşte o ayarı tutturmak ancak sürekli sorgulamak ve sürekli kendini gözden geçirmekle olur sadece okumak bilmek değil. Zira kullanılamaz bilginin bireye ve çevresine hiç bir faydası yoktur.

- Ciltler dolusu kitap taşıyan merkep(eşşek)'ler ifadesi Kura'n 'da 62. sure olan Cuma 'da 5. ayette bir ifade olarak geçer. Elmalılı Hamdi Yazır'ın Sadeleştirilmiş Mealinde bu ayet tam olarak şöyle 
"Kendilerine Tevrat yükletilip de sonra onu taşımayanların durumu, ciltlerle kitap taşıyan eşeğin haline benzer. Allah'ın ayetlerini yalanlayan topluluğun durumu ne çirkin! Allah, zalimler topluluğunu doğru yola çıkarmaz." 
Aynı şekilde Necip Fazılın Meydan Şiiri'nde(1975) de bu kelimeye bir atıf yapılır. Necip Fazıl bu şiirde Ülkenin ve toplumun içinde bulunduğu durumu ve çökmüşlüğü üzerine kendi dünyasından bir serzenişte bulunur. 
...
Baba oğlundan mahcup,
Hocasından talebe...
Bizde profesör derler.
Kitap yüklü merkebe.
Lisan diye, hırlayış;
Kültür diye, alfabe...
....
Necip Fazıl ile dünya ve siyasi görüşlerimiz uyuşmasada benim burada takıldığım Necip Fazılın alıntıladığı bu "Kitap yüklü merkep" ifadesi. Aslında çok güzel ve anlamlı bir söz. Demek ki sadece fazla bilmek ya da akademik ünvanları almak, sahip olmak değil mesele. Mesele okunanı, bilineni içselleştirmek anlamlandırmak, felsefesini özümsemek, yüzleşmek ve ona göre bir duruş ve davranış geliştirmek. Yani işe yaramasını sağlamak. Topluma ve bilime faydalı olmasını sağlamak mesele.

- Beynimiz evrimimiz süresince hayatta kalmak adına çcvresinde göremediği ya da duyamadığı tehlikeleri farkedecek şekilde gelişmiş, bu konuda bir yeteneğe sahip olmuştur. Bu yüzden eğer bir olay, kişi, durum ve nesne hakkında bazen ortada bir şey yokken "evham" ya da "kuruntu" dediğimiz nedensiz endişe haline kapılırız. Eğer bu şekilde bir olay, kişi, durum veya nesne hakkında yanlış hislere sahipseniz bu halinizi asla görmemezlikten gelmeyiniz. Çünkü beyniniz bir sebepten bir tehlike algılamış ve size endişe etmeniz konusunda bir sinyal vermiş olabilir. Ancak bu durum elbetteki psikolojik olarak problemi olmayan sağlıklı bir insan için geçerlidir.

-Hisler ve düşünceler öncelikle limbik sistem üzerinde oluşurlar daha sonra korteks'e aktarılarak hareket, konuşma gibi tepkiler ile somutlaşırlar. O yüzden bazen düşündüklerimizi anlamlandıramayız. Çünki korteks limbik sistemden gelen bu sinyali hafızamızdan gelen bilgiler ile birleştirip somut hale dökemez ya da dökmekte zorlanır. Limbik sistem ile korteks arasında bir iletim zamanı vardır. Çünki Limbik sistem korteksten çok daha hızlı çalışır. Bu konuda Kahneman'ın Thinking Fast and Slow kitabı okunabilir.

- Elbiselerimiz ruh halimiz ile yakından ilgilidir. İyi şekilde giyinmenin mutlu olma ve kendimize güven halimiz üzerinde pozitif bir etkisi vardır. Ayrıca depresyon riskini 'de azaltabilir.

- Spekülasyon: zihinsel kurgular
- Ritüel : Bireylerin birbirleri ile sosyal etkileşim biçimleri.
-"Trol" : belli bir kişi veya grubu sırf sinir/rahatsız etmek için laflar söyleyen, mesajlar atan kişiler için kullanılan bir argo kelime.

-Her zaman akıl ve mantık ile davranmak ya da hareket etmek için bireyin dışındaki tüm çevrenin ve bu çevreyi oluşturan unsurlarında  bu şekilde olması gereklidir. Bu şartın sağlanmadığı bir dış çevrede sürekli olarak saf mantık ve akıl dairesinde davranmaya ya da düşünmeye çalışmak sadece yıpratıcı ve anlamsızdır. Çevrenin kendisi içerisinde yarattığı sürekli değişen mantıksal ve akılsal alan vardır. Bu yapıya uymak gereklidir. Bu alan asıl gerçeğin içerisinde olmasa bile. Bu bireyin kendi akıl ve mantık dünyasını ve hatta varlığını koruması için gereklidir. Aksi durumda bireyde anomi oluşur ya da o topluluk içerisinde varlığını sürdüremez.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Akademik Unvan Konusu

Eğer bu camiaya uzaksanız unvan/ünvan konusunun ne derecede (!) önemli olduğunu pek bilemeyebilirsiniz. Türk akademik camiasında unvan(bundan sonra böyle diyeceğim) her şeydir. Gerisi teferruattır. Bilenler bilir... Demiştik. Unvan önemli diye. Akademisyenler içerisinde hayat, memat meselesi olan bu unvanlar ancak sahipleri tarafından bir türlü doğru yazılmaz ya da ne anlama geldiklerini - abartmıyorum -%80'i bilmez. Peki doğruları nedir? Bu yazının konusu bu olacak. Dilim döndüğünce. Aslında akademik unvanlar ülkeden ülkeye hatta bilim dalından bilim dalına bile çok değişkenlik göstermekte . Aşağıda Engin Arık hocanın blogundan derlediğim genel bir unvan açıklaması var. Kaynaklar :  [1] , [2] , [3] , [4] Öncelikle Unvan / Ünvan konusunu açıklığa kavuşturalım. TDK sözlüğüne göre doğru yazılış unvan. Yani isim, san manasında. Ünvan diye kullanımları da var ancak Türkçe Dili Resmi Sözlüğüne göre UNVAN. Akademik unvanlar ülkemizde Resmi olarak 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu

Co-Creation Dedikleri Şey.

Aslında Türk iş dünyasının ingilizce, türkçe karışık saçma sapan jargonundan hiç hazetmem. Bana çok itici gelir. Ancak bu dünya da bu şekilde konuşmak sanki bir iştir ya da gerekliliktir. Ne kadar tuhaf ve acayip konuşursanız o kadar adam yerine koyarlar. Oysa ki sizi anlamışlar mıdır?. Kesinlikle hayır. Bu konuda benim çok sevdiğim bir yazı var. Merak edenlere buyrun buradan ... .

Şirketim Güzel Şirketim

İlk kez Hafıza Kırıntısı serisine bir saplama yapıp başka bir konuda "Fikrimi" belirtiyorum. Çünkü doldum yine. Bir şekilde boşaltmam lazım zihnimi. Çünkü bu beni rahatsız ediyor. Son zamanlarda, yıllarda ülkede bir girişim saçmalığı almış başını gidiyor. Saçmalık diyorum çünkü yapılan organizasyonlar oluşturulmaya çalışılan girişimler vs hepsinde ciddi yapısal ve fikri sorunlar var. Ülkede ,genel olarak en iyisini yaptığımız, sadece "mış gibi" yapıp olayı kapatıyoruz. Doğal olarak bu işinde piyasasında ve sektöründe burada saymayacağım bir kaç kafada, şanslı tipler var. Onlarda şişik egolarını dahada katlamak için yoğun çaba içerisinde. Ama ortada iş filan yok. Sadece "yaparmış gibi yapmak" var. Yoğun bir şekilde yüksek meblağlar dönüyor ortada. Ama bu kimin parası nasıl ortaya çıktı soran yok. Bunlar olurken bu tiplerde burada oluşturulan bol "aaayyy ne başarılı. Biliyor musun sıfırdan gelmiş." kalesinde mutlu mesut hiç bir işe yaramadan yaşı